Yapay zeka ile oluşturulmuş podcast olarak dinlemek için tıklayınız.
İçindekiler

Bölüm 1: Giriş – Dijital Çağın Yeni Kalesi: Yerli Yapay Zeka
Neden kendi yapay zekamızı geliştirmeliyiz? sorusu, Türkiye’nin dijital çağdaki egemenliğini ve güvenliğini doğrudan ilgilendiren, ertelenemez bir milli meseledir. 21. yüzyılda ulusal egemenlik, artık yalnızca tanklarla, füzelerle korunan fiziki sınırlardan ibaret değildir. Günümüzün ve geleceğin egemenlik anlayışı; dijital altyapıyı, veri akışını ve bu veriyi işleyerek kararlara dönüştüren algoritmik sistemleri de kapsamak zorundadır.
Yapay zeka, bu yeni küresel güç rekabetinin merkez üssü haline gelmiş durumdadır. Ülkeler, bu alanda liderlik koltuğuna oturmak ve stratejik avantaj elde etmek için milyarlarca dolarlık yatırımlar yapmakta, ulusal stratejiler yayınlamaktadır. Bu yarışta seyirci kalmak, yalnızca teknolojik bir geri kalmışlık değil, aynı zamanda ekonomik bağımsızlığı, siyasi özerkliği ve kültürel kimliği riske atan stratejik bir zafiyettir.
Bu kapsamlı analiz, yerli yapay zeka geliştirmenin Türkiye için neden bir tercih değil, bir zorunluluk olduğunu tüm boyutlarıyla ortaya koyacaktır. İlk olarak, yabancı bir yapay zeka platformu kullanmanın getirdiği ve çoğu zaman göz ardı edilen siber güvenlik ve veri egemenliği riskleri, teknik detaylarıyla incelenecektir.
Ardından, algoritmik yanlılığın nasıl kültürel bir Truva atına dönüşebileceği ve milli çıkarlarımıza karşı bir silah olarak kullanılabileceği somut örneklerle gözler önüne serilecektir. Bu tehdit tablosunun karşısında, Türkiye’nin başta savunma sanayii olmak üzere yapay zeka geliştirme konusundaki mevcut gücü ve potansiyeli, başarılı örneklerle kanıtlanacaktır. Son olarak, devlet aklının bu konudaki vizyonunu yansıtan Ulusal Yapay Zeka Stratejisi’nin yol haritası ele alınarak, tam bağımsızlığa giden yolda atılması gereken adımlar netleştirilecektir.
Bu teknolojik devrimin temelinde yatan dinamik, küresel ölçekte yeni bir “dijital sömürgecilik” tehlikesini de beraberinde getirmektedir. Yapay zeka sistemleri, işleyebilecekleri devasa veri setleriyle beslenir. Bu veri, modern ekonominin en değerli ham maddesidir. Yabancı platformlar, milyonlarca Türk kullanıcının ürettiği bu değerli veriyi her saniye toplamakta ve kendi merkezlerinde işlemektedir. Bu veriden elde edilen ekonomik değer, stratejik içgörüler ve geliştirilen yeni teknolojiler, ne yazık ki yurt dışında kalmaktadır. Bu durum, Türkiye’nin kendi dijital kaynaklarıyla başka ülkelerin teknolojik ve ekonomik gücünü beslediği tehlikeli bir asimetri yaratmaktadır. İşte bu yüzden,
yerli yapay zeka geliştirme hamlesi, bu asimetrik ilişkiyi kırmak ve kendi verimizden üreteceğimiz değeri kendi sınırlarımız içinde tutmak için atılacak en kritik adımdır.
Bölüm 2: Dijital Sömürgecilik Tehdidi: Yabancı Yapay Zeka Platformlarının Gizli Riskleri
Günlük hayatta kullandığımız yabancı menşeli yapay zeka uygulamalarının sunduğu kolaylıklar, çoğu zaman arkasında yatan derin güvenlik risklerini perdelemektedir. Vatandaşlarımızın kişisel verilerinden, şirketlerimizin ticari sırlarına, hatta devletimizin kritik bilgilerine kadar her türlü veri, kontrolümüz dışındaki bu platformlara akmaktadır. Bu durum, dijital egemenliğimizi ve ulusal güvenliğimizi hedef alan yeni nesil tehditlere karşı bizi savunmasız bırakmaktadır. Bu tehditler, geleneksel siber saldırıların çok ötesinde, yapay zekanın doğasından kaynaklanan karmaşık ve sinsi yöntemler içermektedir.
Teknik Tehditlerin Anatomisi
Yapay zeka güvenliği, geleneksel siber güvenlik paradigmalarından temelde ayrılır. Geleneksel güvenlik, bir kaleyi dışarıdan gelecek saldırılara karşı korumaya benzerken; yapay zeka güvenlik riskleri, bizzat kalenin içindeki komuta merkezinin mantığından ve beslendiği kaynaklardan doğar. Yabancı bir platforma güvenmek, potansiyel bir tehdidi doğrudan dijital sınırlarımızın kalbine davet etmek anlamına gelir.
- Veri Zehirlenmesi (Data Poisoning): Bu saldırı türünde, kötü niyetli aktörler bir yapay zeka modelinin eğitim veri setine kasıtlı olarak manipüle edilmiş veya yanıltıcı veriler enjekte eder. Model, bu “zehirli” verilerle eğitildiği için temel mantığı bozulur ve kritik anlarda tamamen yanlış veya zararlı kararlar vermeye başlar. Örneğin, askeri bir görüntü tanıma sisteminin eğitim verisine sızdırılan sahte verilerle, dost unsurları düşman olarak algılaması sağlanabilir. Benzer şekilde, finansal bir dolandırıcılık tespit modelinin, belirli türdeki sahte işlemleri “normal” olarak kabul etmesi için zehirlenmesi, devasa ekonomik kayıplara yol açabilir.
- Model Tersine Çevirme (Model Inversion): Bu tehlikeli senaryoda, saldırganlar modelin verdiği sıradan çıktılardan yola çıkarak, modeli eğitmek için kullanılan hassas verileri yeniden oluşturabilir. Yani, model adeta “hafızasındakileri” sızdırır. Bu teorik bir risk değildir. Sohbet robotu ChatGPT’nin geliştiricisi OpenAI, sistemdeki bir zafiyet nedeniyle bazı kullanıcıların, diğer kullanıcıların isim, e-posta, ödeme adresi ve kredi kartı bilgilerinin bir kısmını görebildiği bir veri ihlali yaşandığını doğrulamıştır. Bu durum, kişisel verilerimizin ne kadar kırıılgan olduğunu ve yabancı platformlarda nasıl ifşa olabileceğini net bir şekilde göstermektedir.
- Tedarik Zinciri Saldırıları: Modern yapay zeka sistemleri, genellikle üçüncü partiler tarafından geliştirilen açık kaynaklı kütüphaneler veya önceden eğitilmiş temel modeller üzerine inşa edilir. Eğer bu temel yapı taşlarından birinde bir güvenlik açığı varsa, üzerine inşa edilen tüm sistem risk altına girer. Bu, bir binanın temelinde farkında olmadan çürük malzeme kullanmaya benzer; bina ne kadar görkemli olursa olsun, çökme riski her zaman mevcuttur.
Jeopolitik Bir Silah Olarak Veri: Güney Kore Örneği
Yabancı yapay zeka platformu kullanımının ulusal güvenlik için ne denli büyük bir tehdit oluşturabileceğinin en somut örneklerinden biri, Güney Kore’de yaşanmıştır. Çin menşeli DeepSeek AI isimli klavye uygulamasının, Güney Kore Ulusal İstihbarat Servisi (NIS) tarafından “aşırı veri topladığı” ve “güvenlik riskleri” barındırdığı tespit edilmiştir. Yapılan incelemelerde, uygulamanın kullanıcıları teşhis edebilecek nitelikteki klavye giriş desenlerini topladığı ve bu verileri Çin’deki sunuculara gönderdiği ortaya çıkmıştır.
Asıl endişe verici olan ise, Çin’in siber güvenlik yasalarının, Çin hükümetine bu verilere talep üzerine erişim hakkı tanımasıdır. Bu, yabancı bir devletin, kendi ulusal yasalarını gerekçe göstererek, bir başka ülkenin milyonlarca vatandaşının en mahrem verilerine yasal olarak erişebilmesi anlamına gelmektedir. Bu vaka, veri egemenliğinin dijital çağda ne kadar kritik olduğunu ve
yerli yapay zeka geliştirmenin neden bir milli beka meselesi olduğunu acı bir şekilde ortaya koymaktadır.
Yabancı bir platform kullanıldığında, verilerimizin nasıl toplandığı, nerede saklandığı, kimlerle paylaşıldığı ve hangi güvenlik önlemleriyle korunduğu üzerinde tam bir denetim sahibi olmamız imkansızdır. Aynı şekilde, modelin kendisinin hangi verilerle eğitildiğini ve veri zehirlenmesi gibi saldırılara karşı ne kadar korunaklı olduğunu da denetleyemeyiz.
Bu çift taraflı belirsizlik, hem verilerimizin (girdi) hem de modelin bize sunduğu sonuçların (çıktı) manipülasyona açık olduğu anlamına gelir. Dolayısıyla, yerli yapay zeka geliştirme hamlesi, sadece verilerimizi değil, aynı zamanda dijital karar alma mekanizmalarımızın bütünlüğünü de koruma altına almaktır. Bu, dijital kalenin sadece duvarlarını değil, içindeki komuta merkezini de millileştirmektir.
Tablo 1: Yabancı ve Yerli Yapay Zeka Platformlarının Karşılaştırmalı Risk Analizi
Risk Faktörü | Yabancı Yapay Zeka Platformu | Yerli Yapay Zeka Platformu |
Veri Egemenliği | Veriler yabancı ülke yasalarına tabidir; devlet erişimi riski vardır. | Veriler Türkiye Cumhuriyeti yasalarına tabidir; tam egemenlik sağlanır. |
Veri Güvenliği | Veri zehirlenmesi, model sızıntıları ve tedarik zinciri saldırılarına karşı denetim imkanı yoktur. | Güvenlik protokolleri milli standartlara göre belirlenir ve denetlenebilir. |
Algoritmik Yanlılık | Yabancı kültür ve değerlere göre eğitilmiştir; milli çıkarlara aykırı sonuçlar üretebilir. | Türk verisi ve kültürel değerlerle eğitilir; milli hassasiyetlere uygundur. |
Kültürel Uyum | Dilin nüanslarını, kültürel kodları ve toplumsal değerleri anlamakta yetersiz kalır. | Türk diline, kültürüne ve toplumsal yapısına tam uyum sağlar. |
Milli Çıkarlara Hizmet | Geliştirici şirketin ve ülkenin ticari/politik çıkarlarını önceliklendirir. | Türkiye’nin ekonomik, stratejik ve toplumsal hedeflerine hizmet eder. |
Yasal Sorumluluk | Hukuki bir sorun yaşandığında uluslararası hukuk süreçleri karmaşık ve yetersizdir. | Yasal muhatap ve sorumluluk mekanizmaları ülke içindedir ve nettir. |
E-Tablolar’a aktar
Bölüm 3: Kültürel ve Politik Bir Truva Atı: Algoritmik Yanlılık ve Milli Değerler
Yapay zeka, kendisini yaratan insanlardan ve eğitildiği verilerden bağımsız, tarafsız bir teknoloji değildir. Aksine, geliştiricilerinin ve beslendiği veri havuzunun içerdiği tüm bilinçli veya bilinçsiz önyargıları, değer yargılarını ve dünya görüşlerini matematiksel bir kesinlikle öğrenir ve sistematik olarak yeniden üretir. “Algoritmik yanlılık” veya “AI Bias” olarak adlandırılan bu olgu, sadece teknik bir hatadan ibaret olmayıp, milli değerlerimiz ve kültürel egemenliğimiz için ciddi bir tehdit potansiyeli taşımaktadır.
Algoritmik yanlılık temelde üç kaynaktan beslenir: Veri yanlılığı, modelin eğitildiği verilerin toplumun sadece belirli bir kesimini yansıtması veya tarihsel eşitsizlikleri içermesi durumunda ortaya çıkar. Algoritmik yanlılık, veriler tarafsız olsa bile, algoritmanın tasarımının belirli özellikleri haksız bir şekilde önceliklendirmesiyle oluşur. İnsan yanlılığı ise, geliştiricilerin kendi kişisel önyargılarını modelin tasarımına veya veri etiketleme sürecine yansıtmasıyla sisteme sızar.
Bu yanlılığın küresel ölçekteki somut sonuçları endişe vericidir. Örneğin, geçmiş işe alım verileriyle eğitilen bir yapay zeka, teknoloji sektöründe erkeklerin daha baskın olmasından yola çıkarak kadın adayların özgeçmişlerini sistematik olarak eleyebilmektedir.
Benzer şekilde, ağırlıklı olarak tek bir etnik grubun verileriyle eğitilen sağlık sistemleri, diğer etnik gruplara mensup hastalara yanlış teşhis koyabilmektedir. Yapılan testlerde, önde gelen teknoloji şirketlerinin yüz tanıma sistemlerinin, koyu ten rengine sahip kadınları tanımadaki hata oranının, açık ten rengine sahip erkeklere kıyasla %34’e varan oranlarda daha yüksek olduğu kanıtlanmıştır. Bu durum, teknolojinin evrensel değil, onu üreten kültürün bir yansıması olduğunu göstermektedir.
Milli Çıkarlar ve Kültürel Çatışma
Bu yanlılık sorunu, milli çıkarlar ve kültürel değerler söz konusu olduğunda çok daha tehlikeli bir boyut kazanır. Güney Kore’nin DeepSeek AI vakası, bu tehlikenin en net kanıtıdır. Uygulamanın, “Kimchi’nin kökeni nedir?” sorusuna, soru Korece sorulduğunda “Kore yemeğidir,” Çince sorulduğunda ise “Çin kökenlidir” şeklinde politik olarak güdümlü ve çelişkili yanıtlar verdiği tespit edilmiştir. Bu olay, yabancı bir yapay zekanın, basit bir kültürel konuda bile nasıl geliştirildiği ülkenin politik ajandasına hizmet edebileceğini göstermektedir.
Bu örnekten yola çıkarak şu hayati soruları sormak zorundayız: Ağırlıklı olarak Batı dünyasının verileri ve değer yargılarıyla eğitilmiş bir yapay zeka platformu, Türkiye’nin milli davaları ve hassas tarihi konularında hangi “doğruyu” sunacaktır? Kıbrıs Barış Harekatı’nı “işgal” olarak mı niteleyecek? Terör örgütlerinin propagandasını “ifade özgürlüğü” olarak mı sunacak? Sözde Ermeni soykırımı iddialarını tarihi bir “gerçek” olarak mı kabul edecek? Bu platformların sunacağı cevaplar, şüphesiz onları geliştiren şirketlerin ve ülkelerin ulusal çıkarlarına hizmet edecektir.
Dahası, yabancı modellerin Türk dilinin zenginliğini, deyimlerini, kültürel kodlarını, mizah anlayışını ve toplumsal değerlerini tam olarak kavraması mümkün değildir. Bu durum, eğitimden sanata, mizahtan haberciliğe kadar her alanda kültürel bir “yabancılaşmaya” ve sığlaşmaya yol açacaktır. Örneğin, bir yapay zeka karikatür üreteci, Türk toplumunun anlayacağı ince bir espriyi yakalamak yerine, Batı kültürüne ait yavan ve anlamsız görseller üretecektir. Yabancı platformların, sosyal medya manipülasyonu, deepfake teknolojisi ve organize dezenformasyon kampanyaları için bir araç olarak kullanılarak toplumsal huzursuzluk ve istikrarsızlık yaratma potansiyeli de göz ardı edilemez bir risktir.
Sonuç olarak, algoritmik yanlılık, modern çağın en sinsi kültürel asimilasyon araçlarından birine dönüşme potansiyeli taşımaktadır. Kendi verimizle, kendi dilimizle ve kendi değerlerimizle eğitilmemiş bir yapay zeka, farkında olmadan toplumumuza yabancı bir dünya görüşünü, ahlaki yargıları ve politik öncelikleri enjekte edebilir. Bu nedenle, yerli yapay zeka geliştirme, sadece teknolojik bir üretim faaliyeti değil, aynı zamanda dijital alanda kendi kültürel kimliğimizi, milli değerlerimizi ve tarihi anlatımızı koruma ve inşa etme iradesidir.
Bölüm 4: Tam Bağımsızlığın Formülü: Türkiye’nin Mevcut Yapay Zeka Geliştirme Gücü ve Potansiyeli
“Peki, Türkiye’nin kendi yapay zekasını küresel devlerle rekabet edecek düzeyde geliştirme gücü var mı?” Bu soru, genellikle bir şüphe ve tereddütle sorulsa da, cevabı nettir: Evet. Türkiye, yapay zeka geliştirme konusunda sanıldığından çok daha ileri bir noktadadır ve bu yeteneğini, en stratejik ve en zorlu alan olan savunma sanayiinde tüm dünyaya kanıtlamıştır. Bu alandaki başarı, sivil alana da ilham veren ve yol gösteren bir milli gurur kaynağıdır.
Savunma Sanayii: Milli Gurur ve Yetenek Gösterisi
Türkiye’nin İnsansız Hava Araçları (İHA) ve Silahlı İnsansız Hava Araçları (SİHA) teknolojisindeki (Bayraktar TB2, ANKA, ANKA III) dünya liderliği, tesadüfi bir başarı değildir. Bu başarının kalbinde, Türk mühendisleri tarafından geliştirilen yerli yapay zeka tabanlı sistemler yatmaktadır. Bu sistemler, yüksek çözünürlüklü görüntülerden düşman unsurlarını saniyeler içinde tespit eden görüntü işleme algoritmaları, hedefleri insan müdahalesi olmadan takip edip imha edebilen otonom hedef takibi ve pilotun karar verme süreçlerini hızlandıran akıllı karar destek sistemleri gibi kritik yetenekleri içermektedir.
Bu yetenek, sadece hava platformlarıyla sınırlı değildir. ASELSAN, TUSAŞ, ROKETSAN ve HAVELSAN gibi savunma sanayimizin amiral gemileri, yapay zekayı kara ve deniz platformlarına da başarıyla entegre etmektedir. İnsan müdahalesine ihtiyaç duymadan keşif ve savunma görevleri icra edebilen otonom kara araçları, deniz sınırlarında devriye gezen ve su altı tehditlerini tespit eden insansız deniz araçları (İDA), akıllı mühimmatlar ve tüm bu platformları tek bir ağda birleştiren Ağ Destekli Veri Entegre Savaş Yönetim Sistemi (ADVENT) gibi projeler, Türkiye’nin yapay zeka alanındaki derinliğini göstermektedir. TÜBİTAK UZAY ve BİLGEM gibi kurumlarımızın uydu görüntülerinin analizi ve sinyal istihbaratı gibi alanlarda yürüttüğü çalışmalar da bu milli teknoloji hamlesinin önemli bir parçasını oluşturmaktadır.
Sivil Alanda Yükselen Ekosistem
Savunma sanayiinde elde edilen bu kritik birikim ve özgüven, sivil alanda da meyvelerini vermeye başlamıştır. Türkiye Yapay Zeka İnisiyatifi (TRAI) gibi yapılar, ülkedeki yapay zeka ekosistemini bir araya getirmek, farkındalığı artırmak ve yeni girişimleri desteklemek için önemli bir rol oynamaktadır. TRAI tarafından düzenli olarak yayınlanan “Yapay Zeka Girişimleri Haritası,” bu alandaki dinamizmi gözler önüne sermektedir. Haritaya göre, Türkiye’deki yapay zeka startup sayısı 2024 yılı itibarıyla 379’a ulaşmış durumdadır. Bu girişimler arasında özellikle Yapay Görü (görüntü işleme) ve Üretken Yapay Zeka alanlarındaki yoğunluk dikkat çekmektedir.
Bu ekosistemden, uluslararası pazarlarda adından söz ettiren başarı hikayeleri de çıkmaktadır:
- Vispera: Perakende sektörü için yapay zeka tabanlı görüntü tanıma ve analiz çözümleri geliştiren Vispera, mağaza raflarındaki ürünlerin stok durumunu, dizilimini ve fiyat etiketlerini anlık olarak analiz ederek büyük markalara hizmet vermektedir. Coca-Cola ve Unilever gibi küresel devlerle çalışan ve önemli yatırımlar alan Vispera, Türk mühendisliğinin sivil alandaki potansiyelini somutlaştıran parlak bir örnektir.
- Jetlink: Diyalogsal yapay zeka ve akıllı sohbet robotları alanında faaliyet gösteren Jetlink, geliştirdiği yapay zeka platformu ile kurumsal müşterilerin müşteri hizmetleri süreçlerini otomatikleştirmekte ve verimliliği artırmaktadır. Gelişmiş doğal dil işleme yetenekleri sayesinde, küresel markalara hizmet sunan Jetlink, Türkiye’nin yazılım ve yapay zeka alanındaki rekabet gücünü ortaya koymaktadır.
Bu atılımı destekleyecek beşeri sermaye ve akademik altyapı da mevcuttur. Türkiye’de 4 üniversitede yapay zeka alanında lisans programı, onlarca üniversitede ise yüksek lisans ve doktora programları bulunmaktadır. 2020 itibarıyla binden fazla akademisyen bu alanda çalışmalar yürütmekte ve Türkiye, yapay zeka alanındaki uluslararası yayın sayısında dünyada 16. sırada yer almaktadır. Bu veriler, yapay zeka geliştirme sürecini omuzlayacak nitelikli insan kaynağının ve bilgi birikiminin varlığını teyit etmektedir.
Savunma sanayiindeki başarı, tesadüfi değil, net bir irade ve doğru bir ekosistem modelinin sonucudur. Milli beka için net bir tehdit tanımı yapılmış, bu hedef doğrultusunda devlet stratejik yönlendirme ve alım garantileriyle pazarı oluşturmuş, ana yükleniciler, KOBİ’ler ve üniversiteler arasında sinerji yaratılmıştır. Sonuç, dünya standartlarında, tam bağımsız ve milli ürünler olmuştur. Şimdi aynı model sivil alana uygulanmalıdır. Bu analizin önceki bölümlerinde tanımlanan “dijital güvenlik açıkları” ve “kültürel egemenlik” tehditleri, yeni “milli beka” hedefi olarak kabul edilmelidir. Bu yaklaşım, neden kendi yapay zekamızı geliştirmeliyiz? sorusunun cevabının sadece bir gereklilik değil, aynı zamanda kanıtlanmış bir başarı formülüne dayanan, ulaşılabilir bir hedef olduğunu göstermektedir.

Bölüm 5: Devlet Aklıyla Çizilen Yol Haritası: Türkiye’nin Ulusal Yapay Zeka Stratejisi (UYZS)
Türkiye’nin yerli yapay zeka hamlesi, tesadüfi ve münferit çabalardan ibaret değildir. Aksine, bu süreç devlet aklıyla planlanan, Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın koordinasyonunda hazırlanan kapsamlı bir yol haritasıyla yönetilmektedir. 2021-2025 yıllarını kapsayan Ulusal Yapay Zeka Stratejisi (UYZS), Türkiye’nin bu alandaki ilk ve en kapsamlı strateji belgesi olma özelliğini taşımaktadır. Bu belge, Türkiye’nin yapay zeka geliştirme konusundaki kararlılığının ve vizyonunun en somut ifadesidir.
Stratejinin temel vizyonu, “Müreffeh bir Türkiye için çevik ve sürdürülebilir YZ ekosistemiyle küresel ölçekte değer üretmek” olarak belirlenmiştir. Bu vizyon, yapay zekayı sadece bir teknoloji olarak değil, aynı zamanda ekonomik kalkınma ve toplumsal refahın bir motoru olarak konumlandırmaktadır. Stratejinin, “insan haklarına saygı, mahremiyet, şeffaflık, hesap verebilirlik ve veri egemenliği” gibi temel ilkelere dayanması, devletin bu konuya sadece teknolojik bir ilerleme olarak değil, aynı zamanda etik, hukuki ve toplumsal boyutlarıyla bütüncül bir yaklaşımla eğildiğini göstermektedir.
6 Stratejik Öncelik ve 2025 Hedefleri
UYZS, belirlenen vizyona ulaşmak için 6 stratejik öncelik etrafında şekillendirilmiştir. Bu öncelikler, yerli yapay zekaekosisteminin tüm bileşenlerini kapsayacak şekilde tasarlanmıştır :
- YZ Uzmanlarını Yetiştirmek ve Alanda İstihdamı Artırmak: En değerli kaynak olan insan sermayesine odaklanarak, üniversite ve sanayi iş birliğiyle nitelikli uzmanların yetiştirilmesini hedefler.
- Araştırma, Girişimcilik ve Yenilikçiliği Desteklemek: Ar-Ge faaliyetlerinin teşvik edilmesi, yenilikçi girişimlerin desteklenmesi ve yeni “unicorn”ların ortaya çıkması için uygun ortamın yaratılmasını amaçlar.
- Kaliteli Veriye ve Teknik Altyapıya Erişim İmkânlarını Genişletmek: Yapay zekanın ham maddesi olan veriye erişimi kolaylaştıracak kamu veri alanları oluşturmayı ve gerekli teknik altyapıyı güçlendirmeyi planlar.
- Sosyoekonomik Uyumu Hızlandıracak Düzenlemeleri Yapmak: Yapay zekanın etik ve hukuki çerçevesini oluşturacak yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesini sağlar.
- Uluslararası İş Birliklerini Güçlendirmek: Küresel standartların belirlenmesinde aktif rol oynamayı ve uluslararası projelerde yer almayı hedefler.
- Yapısal ve İşgücü Dönüşümünü Hızlandırmak: Yapay zekanın kamu ve özel sektörde yaygınlaşmasını sağlayarak yapısal bir dönüşümü tetiklemeyi amaçlar.
Bu stratejik öncelikler, sadece temennilerden ibaret değildir. UYZS, 2025 yılı sonu için son derece somut, iddialı ve ölçülebilir hedefler ortaya koymaktadır. Bu hedefler, stratejinin bir eylem planı niteliğinde olduğunun en net göstergesidir.
Tablo 2: Türkiye’nin 2025 Ulusal Yapay Zeka Stratejisi Hedefleri
Hedef Alanı | 2025 Hedefi | Stratejik Önemi |
Ekonomik Katkı | YZ alanının GSYİH’ye katkısı %5’e yükseltilecek. | Yapay zekanın ekonomik büyümenin ana itici güçlerinden biri haline getirilmesi. |
İstihdam | YZ alanında istihdam 50.000 kişiye çıkarılacak. | Nitelikli ve yüksek katma değerli yeni iş alanları oluşturulması. |
Nitelikli İnsan Gücü | Lisansüstü düzeyde mezun sayısı 10.000 kişiye çıkarılacak. | Sürdürülebilir bir YZ ekosistemi için gerekli beşeri sermayenin sağlanması. |
Global Sıralama | Uluslararası YZ endekslerinde Türkiye ilk 20 ülke arasına girecek. | Türkiye’nin küresel teknoloji yarışında lider ülkeler arasında konumlandırılması. |
Kamu Sektörü Kapasitesi | Kamu kurumlarında YZ alanında istihdam 1.000 kişiye çıkarılacak. | Devletin dijital dönüşüme öncülük etmesi ve hizmet kalitesinin artırılması. |
Stratejinin hayata geçirilmesi için Cumhurbaşkanı Yardımcısı başkanlığında bir “Yönlendirme Kurulu” oluşturulmuş, TÜBİTAK bünyesinde bir Yapay Zeka Enstitüsü kurulmuştur. Ayrıca, akıllı üretim sistemleri, akıllı tarım ve akıllı finans gibi öncelikli alanlarda sanayinin ihtiyaç duyduğu çözümlerin geliştirilmesi için özel proje çağrıları planlanmıştır. UYZS, Türkiye’nin
yerli yapay zeka iradesinin en somut belgesidir. Ancak bir stratejinin başarısı, hedeflerin belirlenmesi kadar, bu hedeflere ulaşmak için gereken “çevik ve sürdürülebilir ekosistemin” ne kadar etkin kurulabildiğine bağlıdır. Bu nedenle UYZS, bir “sonuç” değil, milli teknoloji hamlesi için yeni ve güçlü bir “başlangıç”tır. Bu stratejide yer alan “yerel ekosistemin geliştirdiği YZ uygulamalarının kamu alımlarında önceliklendirilmesi” gibi tedbirlerin kararlılıkla uygulanması, savunma sanayiindeki başarı modelinin sivil alana taşınması için hayati önem taşımaktadır.
Bölüm 6: Sonuç – Geleceği Beklemek Değil, Kodlamak
Bu analizin başından itibaren ortaya konan tüm veriler ve argümanlar, tek bir sonuca işaret etmektedir: Neden kendi yapay zekamızı geliştirmeliyiz? sorusunun cevabı, artık bir teknoloji merakı veya ekonomik bir tercih değil, doğrudan bir milli beka ve tam bağımsızlık meselesidir.
Yabancı yapay zeka platformu sistemlerine olan bağımlılık, görünürdeki kolaylıkların ardında, dijital egemenliğimizi aşındıran, veri güvenliğimizi tehdit eden ve milli çıkarlarımızı hiçe sayan ciddi riskler barındırmaktadır. Verilerimizin kontrolümüz dışındaki sunucularda, yabancı devletlerin yasal yetki alanında tutulması, dijital sömürgeciliğin modern bir tezahürüdür. Aynı şekilde, Batı’nın veri setleri ve kültürel kodlarıyla eğitilmiş algoritmaların, kendi milli ve manevi değerlerimize aykırı, yanlı ve hatta manipülatif sonuçlar üretmesi, kültürel kimliğimize yönelik sinsi bir tehdittir.
Ancak bu tablo, bir karamsarlık tablosu olmak zorunda değildir. Yerli yapay zeka geliştirmek, sadece bu tehditlere karşı bir savunma kalkanı oluşturmakla kalmaz, aynı zamanda Türkiye’nin önünde muazzam bir ekonomik fırsat penceresi açar. Ulusal Yapay Zeka Stratejisi’nde hedeflendiği gibi, yapay zekanın Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’ya %5’lik bir katkı sağlaması, on milyarlarca dolarlık yeni bir ekonomik değer yaratmak anlamına gelmektedir. Bu, sanayide verimlilik artışı, tarımda akıllı çözümler, finansta yeni hizmetler ve sağlıkta devrim niteliğinde gelişmeler demektir. Bu topraklardan yeni “unicorn”ların, yani milyar dolar değerlemeyi aşan teknoloji şirketlerinin çıkması, bu potansiyelin en somut meyvesi olacaktır.
Türkiye, bu yolda yürümek için gereken her şeye sahiptir: Savunma sanayiinde rüştünü ispat etmiş kanıtlanmış bir mühendislik yeteneği, Ulusal Yapay Zeka Stratejisi ile ortaya konmuş net bir siyasi irade ve her geçen gün büyüyen dinamik bir girişimcilik ekosistemi.
Sonuç olarak, neden kendi yapay zekamızı geliştirmeliyiz? sorusunun nihai cevabı şudur: Çünkü 21. yüzyılda tam bağımsızlık; kendi verisine sahip çıkan, kendi algoritmalarını yazan, kendi dijital kaderini kendi elleriyle çizen milletlerin hakkı olacaktır. Bu, bir teknoloji yarışından çok daha fazlası, bir varoluş ve beka mücadelesidir. Geleceği bekleyerek değil, onu bugünden kodlayarak kazanabiliriz.
Ek: Sıkça Sorulan Sorular (FAQ)
1. Soru: Neden kendi yapay zekamızı geliştirmeliyiz? Zaten mevcut global platformları kullanmak daha kolay ve ucuz değil mi?
Cevap: Kısa vadede mevcut platformları kullanmak kolay görünebilir, ancak uzun vadede dijital bağımlılık, veri güvenliği riskleri, kültürel uyumsuzluk ve milli çıkarların göz ardı edilmesi gibi çok daha büyük stratejik maliyetler doğurur. Bu makalede detaylıca analiz edildiği gibi, yerli yapay zeka geliştirmek, ulusal egemenlik ve güvenlik için ertelenemez bir zorunluluktur.
2. Soru: Türkiye’nin sıfırdan bir yapay zeka ekosistemi kuracak gücü var mı?
Cevap: Türkiye bu yarışa sıfırdan başlamıyor. Savunma sanayiinde kanıtlanmış dünya çapında bir yeteneği, 379’u aşan girişimiyle büyüyen bir sivil startup ekosistemi (Vispera, Jetlink vb.), nitelikli insan kaynağı ve bu süreci destekleyen bir Ulusal Yapay Zeka Stratejisi bulunmaktadır.
3. Soru: “Yapay zeka yanlılığı” (AI Bias) tam olarak ne anlama geliyor ve Türkiye için neden önemli?
Cevap: Yapay zekanın, eğitildiği verilerdeki önyargıları öğrenerek sistematik olarak ayrımcı veya hatalı sonuçlar üretmesidir. Türkiye için hayati derecede önemlidir çünkü yabancı verilerle eğitilmiş bir yapay zeka platformu, Türk kültürüne, tarihine ve milli hassasiyetlerine aykırı, yanıltıcı veya manipülatif içerikler üreterek ulusal çıkarlara zarar verebilir.
4. Soru: Verilerimin yabancı bir şirket tarafından kullanılması benim için ne gibi bir risk oluşturur?
Cevap: Kişisel verileriniz, izniniz dışında ticari veya siyasi amaçlarla kullanılabilir, siber saldırılarla çalınabilir ve en önemlisi, verilerinizin tutulduğu ülkenin yasalarına tabi olur. Bu, o devletin istihbarat servislerinin veya kurumlarının, kendi yasaları uyarınca potansiyel olarak verilerinize erişebileceği anlamına gelir ki bu, ciddi bir ulusal güvenlik riskidir.
5. Soru: Yerli yapay zeka geliştirme süreci nasıl işler?
Cevap: Yapay zeka gelişim süreci temel olarak; çözülecek problemin net bir şekilde tanımlanması, büyük ve kaliteli veri setlerinin toplanıp hazırlanması, probleme en uygun algoritma ve modelin seçilmesi, modelin bu verilerle eğitilmesi ve son olarak test edilip doğrulanması adımlarından oluşur. Bu süreç, nitelikli veri bilimcileri, mühendisler ve güçlü bir teknik altyapı gerektirir.
6. Soru: Devletin bu konudaki rolü nedir? Türkiye’nin bir yapay zeka politikası var mı?
Cevap: Evet, Türkiye’nin 2021-2025 yıllarını kapsayan, devlet aklıyla hazırlanmış bir Ulusal Yapay Zeka Stratejisi (UYZS) vardır. Devlet, bu strateji ile vizyonu belirler, ekosistemi teşvik eder, yasal ve etik düzenlemeleri yapar ve nitelikli insan kaynağının yetiştirilmesini destekleyerek bu milli teknoloji hamlesine öncülük eder.
7. Soru: Yerli yapay zekanın ekonomiye ne gibi faydaları olabilir?
Cevap: Yapay zekanın faydaları arasında en önemlileri ekonomik olanlardır. UYZS, yerli yapay zekanın GSYİH’ye katkısını %5’e çıkarmayı hedeflemektedir. Bu, verimlilik artışı, yeni iş alanları, küresel pazarlara yönelik teknoloji ihracatı ve yeni “unicorn”ların (milyar dolarlık şirketler) doğuşu anlamına gelir.
8. Soru: Yapay zeka geleceğimizi nasıl etkileyebilir? Bu teknoloji işsizliğe yol açar mı?
Cevap: Yapay zeka geleceğimizi nasıl etkileyebilir sorusunun cevabı nettir: Sağlıktan ulaşıma, eğitimden finansa kadar hayatın her alanını kökten dönüştürecektir. Bazı rutin işleri otomatikleştirecek olsa da, yapılan analizler yapay zeka destekli ekonomide yeni ve daha nitelikli iş kollarının ortaya çıkacağını ve net bir işsizlik artışı beklenmediğini göstermektedir. Önemli olan, iş gücünün bu yeni döneme uygun becerilerle donatılmasıdır.
9. Soru: Bir vatandaş olarak yerli yapay zeka geliştirme sürecine nasıl katkıda bulunabilirim?
Cevap: Bu konuda toplumsal farkındalığı artırarak, yerli teknoloji girişimlerinin ürün ve hizmetlerini tercih ederek ve destekleyerek, dijital okuryazarlık becerilerinizi geliştirerek ve bu alandaki eğitim programlarına katılarak bu milli teknoloji seferberliğinin bir parçası olabilirsiniz.
10. Soru: Türkiye’nin yerli yapay zeka alanında başarılı bir örneği var mı?
Cevap: En çarpıcı ve dünyaca bilinen örnek, İHA/SİHA’lar başta olmak üzere savunma sanayii ürünlerimizdir. Sivil alanda ise perakende sektörüne yönelik görüntü işleme çözümleri sunan Vispera ve diyalogsal yapay zeka platformu geliştiren Jetlink gibi onlarca başarılı Türk girişimi, uluslararası pazarlarda ülkemizi gururla temsil etmektedir.